Osmanlı El Sanatları 2004 yılında kurulmuştur.Ilk başlangıcı 1976 yılına dayanır.El işi sedef kakma, el işi sedef oyma , el işi silah kabzesi imalatları yapmaktayız.
Kuruluşumuzdan bugüne yenilikçi ve kültürümüze has model ve motiflerle el işi ürünlerimizi geliştirmeye devam ediyoruz.
Öncelikli hedefimiz kaliteli ürünlerle siz müşterimizin memnuniyeti ve güvenini kazanmak ve devam ettirmektir.Kaliteden ödün vermeden yenilikçi anlayışla işinin ehli usta ekibimizle sizlere hizmet etmeye devam ediyoruz ve ileri ki yıllara taşımayı hedefliyoruz.
Sedef; deniz ya da göllerden çıkarılan midye, istiridye gibi canlıların kabuklarında bulunan parlak ve sert bir madde, sedefkârlık ya da diğer ismiyle sedef kakmacılık ise sedefin ahşapla birlikte işlenerek çeşitli süs eşyaları üretilmesidir.
İlk örneklerine M.Ö. 4000 yılına tarihlenen Sümerlilerin mezar taşlarında rastlanan Sedefkârlık, eski dönemlerde özellikle Doğu ülkelerinde yaygın şekilde icra edilmekle birlikte, Osmanlı Devleti döneminde zirveye ulaşmış ve Türk-İslam sanatının klasik örneklerinin verildiği süsleme tekniğine dönüşmüştür. 15. yüzyıldan itibaren inşa edilen camiler, saraylar ve konakların kapı, pencere süslemelerinde ve bu mekânlarda kullanılan aksesuarların yapımında oldukça ilgi gören el sanatları arasındadır.
Sedefçilik Uzakdoğu'da yaygın olarak uygulanan el sanatı olsa da Selçuklu ve Osmanlı Devletler döneminde Anadolu'da zirveye ulaşmıştır. Uzmanlar, sedef sanatının 5 ekolü olduğunu ifade ederler:
Viyana İşi Avusturya'da uygulanan teknikte siyah mobilyaların üstüne pirinç, bakır ve kurşun gibi malzemelerle kesilmiş kompozisyon montajlanır. Etrafı pirinç tellerle çevrilen metal levhalarla tellerin arasına sedefler gelişi güzel kırılır.
Uzakdoğu İşi Hindistan, Çin, Japonya, Vietnam gibi Uzakdoğu ülkelerinde genellikle siyah zemin üzerine renkli sedefler ve canlı figürler kullanılarak üretilen sedeflerin ortak ismidir.
Eser-i İstanbul Kakma yöntemi ile yapılan sedef, bağ, fildişi ve değerli taşların uygulandığı yıldızların çokgenlerin ve diğer geometrik desenlern işlendiği sanat türüdür.
Kudüs İşi Kudüs'teki Mescid-i Aksa Camii'nin maketini veya üretilen eserlern üzerinde bu caminin tasvirni, kitap kapaklarına, çerçevelere ve benzeri ürünlere kabartma biçiminde işlenir.
Şam İşi Önceden çizilen motif ceviz ağacından yapılan iskelet üzerine aktarılır. Etrafına teller tutkallanarak, ana motifleri çizecek şekilde açılan yüzeye çakılır.
Dalgıç Ahmet Ağa ve Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa’nın katkılarıyla o dönemde İstanbul’da yüzün üzerinde sedef atölyesi açılmış ve beş binin üzerınde çalışanıyla önemli bir sektör haline gelmiştir. Ne yazik ki Osmanlı imparatorluğunun gerileme devresi, sedef işlemeciliği içinde aynı kaderi getirmiştir. Ünlü sedefkârlardan biri de Yıldız Sarayı'nda kurduğu atölyede sedef ürünler yapan Sultan İkinci Abdülhamid'dir. Usta bir marangoz ve sedefkâr olan Padişahın sedef kakma sanatını kullanarak imal ettiği masa-dolap takımı filmlere konu olarak ün yapmıştır. Daha sonra adeta duraklama devrine giren sedefkârlığın yeniden canlandığı yer Gaziantep olmuştur.
Gaziantep'te sedefkârlık önceleri sadece silah kabzası üzerinde icra edilse de 1960 yıllarından itibaren farklı mobilya ve aksesuarlar üzerinde uygulanmaya başlanmış ve Gaziantep'te gelişimi hızlanmıştır. Gaziantep'te tüm dünyada uygulanan sedef kakmacılığa yeni bir boyut kazandıran telkarilik de eklenmiş ve böylece sedefin tel ile birlikte işlenmesiyle sayısız şaheser ortaya çıkmıştır. Gaziantep'te icra edilen sedefkârlığın Şam ekolü ile benzerlikler taşıdığı, ancak ustaların bu ekolü geliştirerek yepyeni eserler meydana getirdikleri görülmektedir
Bakır, tarih boyunca insanoğlunun hayatını kolaylaştıran madenlerin başında yer almış ve bir çağa adını vermiştir. İnsanların önce bakırı, ardından kalayla birleşiminden oluşan tunçu keşfetmeleri medeniyet seviyesinde büyük ilerleme sağlamıştır. Diyarbakır - Çayönü'nde M.Ö. 7 bin yılda ilk arıtma işleminin yapıldığı ve bakırdan iğne, kanca gibi aletler ve süs eşyaları mal edildiği ortaya çıkmıştır. Gaziantep, Adıyaman ve Kilis'te milattan önce 5.500-3.000 yılları arasında yaşanan Bakır devrinde yerleşim görmüş birçok höyüğün bulunması, bölgede bakır işlemeciliğinin oldukça eskiye dayandığını göstermektedir.
Bakırcılık; bakır ve bakırla çinkonun karışımından elde edilen pirinç tabakalarının işlenip günlük hayatın her alanında kullanılan eşyaların üretilmesi mesleğidir. Bakırcılık sanatı sırasıyla Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri dönemlerinde giderek ivme kazanmış, yapım teknikleri ve süslemeler konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Selçuklular devrinde bakırdan elde edilen pirinç yoğun şekilde kullanılmış, özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu'da bakırcılığın merkezlerinden biri Gaziantep olmuş, Adıyaman ve Kilis de halkın ihtiyacı olan bakır eşyaların üretilip satıldığı kentler arasında yer almıştır.
1557 tarihli Ayntab Vakıf Defteri'nin “Vakf-ı Ali Neccar Der Nefs-i Ayntab” başlıklı bölümünde, Ali Neccar Camii'nin vakıf gelirleri arasında sayılan yıllık 192 akçe gelirl bir dükkan için kullanılan “Dükkan der suk-ı kazganciyan” ifadesi bu tarihlerde Gaziantep'te bir bakırcılar çarşısının ve organize olmuş bakırcı esnafının varlığını göstermektedir.
Geçmişte bakırı her şehrin ustası ayrı formatta işlemiş, ayrı bir değer katmıştır. Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Gaziantep bakırcılığı açısından önemli değişiklikler yaşanmıştır. Asırlardır atölyelerde imal edilen geleneksel bakır eşya formları ve süslemelerinde değişiklikler yapılmış, yeni bakır eşya formları ortaya çıkmıştır. Kazıma tekniğinin yanı sıra zımba tekniği ile de süslemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu dönemde Gaziantep'te yaklaşık 60 bakırcı dükkanı bulunmakta ve her dükkanda 4 ile 10 kişi arasında usta çalışmaktadır.
1950'li yıllardan itibaren çelik keski ile bakırın üzerine desen işlemeye başlayan ustalar bu sayede bakır eşyalara estetik katmayı da başarmışlardır. Bakırın üzerine tamamen el işçiliği ile desen işlenen tek şehir olan Gaziantep'te imal edilen bakır ürünler günümüzde tüm dünyanın hayranlığını kazanan sanat eserler konumuna ulaşmıştır. Gaziantep, Kilis ve Adıyaman'ın zengin mutfak kültürüne sahip oluşları da yörede bakırdan çok çeşitli kaplar üretilmesni sağlamış, bakırın mutfaklarda kullanımını artırmıştır.